T.C YARGITAY 1. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 8887 Karar: 2021 / 15286 Karar Tarihi: 23.12.2021 T.C YARGITAY 1.Ceza Dairesi Esas: 2021/ 8887 Karar: 2021 / 15286 Karar Tarihi: 23.12.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Ceza Dairesi SUÇLAR : Kasten öldürme, kasten yaralama HÜKÜMLER : 1)Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/09/2020 tarih 2018/150 Esas, 2020/182 Karar sayılı kararı ile; a) Sanık ... hakkında maktul ...'ye yönelik olası kastla öldürme suçundan TCK'nin 81/1, 21/2, 62/1, 53. maddeleri gereğince 18 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna. b)Sanık ... hakkında katılan ...'a yönelik kasten yaralama suçundan TCK'nin 86/1, 21/2, 87/2-b, 87/3, 62/1, 53. maddeleri gereğince 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna dair karar. 2)... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 14/01/2018 tarih 2020/2831 Esas, 2021/679 Karar sayılı kararı ile "istinaf başvurularının kabulüne" karar verilerek yeniden yapılan yargılama neticesinde; a)Sanık ... hakkında maktul ...'ye yönelik kasten öldürme suçundan TCK'nin 81/1, 62/1, 53. maddeleri gereğince 25 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna. b)Sanık ... hakkında katılan ...'a yönelik kasten yaralama suçundan TCK 36. maddesi delaletiyle TCK 86/1, 87/2-b, 62, 53. maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumiyetine ve hak yoksunluğuna. ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 10/03/2021 tarih ve 2020/2831 (E), 2021/679 (K) sayılı kararının sanık, sanık müdafii, katılan ... vekili, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekili tarafından 5271 sayılı CMK'nin 291. maddesinde belirtilen süre içinde temyiz edildiği anlaşılmıştır. Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 7079 sayılı Kanun'un 94. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nin 299. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin dosya üzerinden yapılması uygun görülmekle; Dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü; 1)Katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin katılan ... ile ilgili temyiz talebinde bulunma hak ve yetkisi olmadığından, sanık ... hakkında katılan ...'a yönelik kasten yaralama suçundan verilen karara yönelik temyiz talebinin 5271 sayılı CMK'nin 298/1. maddesi gereğince REDDİNE, karar verilmiştir. 2)Sanık hakkında maktul ...'ye yönelik kasten öldürme suçundan, katılan ...'a yönelik kasten yaralama suçundan hükmedilen hapis cezalarının beş yılın üzerinde olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 5271 sayılı CMK'nin 286/2.a madde uyarınca temyize tabi olduğu belirlenerek ve sanık ... müdafiinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren gerekçeli temyiz dilekçesini 5271 sayılı CMK'nin 295. maddesinde belirtilen yedi günlük süre geçtikten sonra vermişse de, sanık müdafiine kararın tefhimi sonrası verdiği süre tutum dilekçesinde sübuta ilişkin temyiz talebi ve sanığın süresi içinde olası kasta yönelik temyiz talepleriyle sınırlı olarak yapılan incelemede; ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesinin 10/03/2021 tarih ve 2020/2831 (E), 2021/679 (K) sayılı “istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın CMK'nin 280/2-2. cümle gereğince kaldırılmasına karar verilerek, sanık ... hakkında maktul ...'ye yönelik kasten öldürme suçundan TCK'nin 81/1, 62, 53/1 maddeleri gereğince 25 yıl hapis cezasına mahkumiyetine, sanık ... hakkında katılan ...'a yönelik kasten yaralama suçundan TCK'nin 36. maddesi yollamasıyla TCK'nin 86/1,87/2-b, 62, 53/1. maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezasına mahkumiyetine" dair kararının tüm dosya kapsamına göre hukuka uygun olduğu anlaşıldığından; sanık ve müdafiinin; sübuta, öldürme kastının bulunmadığına, suçun unsurlarının oluşmadığına, katılan ... vekilinin; eksik inceleme ile karar verildiğine, tayin olunan cezanın az olduğuna, takdiri indirim maddesinin uygulanmaması gerektiğine, katılan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı vekilinin; sanığın maktul ...'ye yönelik eylemi nedeniyle hükmedilen cezadan takdiri indirim yapılmaması gerektiğine, vekalet ücretine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz sebeplerinin reddine, 5271 sayılı CMK’nin 302/1. maddesi gereğince, isteme uygun olarak TEMYİZ İSTEMLERİNİN ESASTAN REDDİ ile HÜKÜMLERİN ONANMASINA, Dosyanın, 28.02.2019 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7165 sayılı Kanun'un 8. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK'nin 304/1. maddesi gereğince “Alanya 2. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilamının bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere” Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23/12/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi. T.C YARGITAY 2. Ceza Dairesi Esas: 2020 / 17173 Karar: 2021 / 22246 Karar Tarihi: 23.12.2021 T.C YARGITAY 2.Ceza Dairesi Esas: 2020/ 17173 Karar: 2021 / 22246 Karar Tarihi: 23.12.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Kamu malına zarar verme, kasten yaralama HÜKÜM : Mahkumiyet Dosya incelenerek gereği düşünüldü: I-Katılan Sanık ... hakkında kasten yaralama ve kamu malına zarar verme;sanık ......,hakkında kamu malına zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde; Oluşa ve tüm dosya kapsamına göre; ilk haksız hareketin katılan sanık ...’den ileri geldiği anlaşılmakla tebliğnamenin katılan sanık ... hakkında TCK'nin 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir. Dosyada mevcut hasar tespit tutanağına göre koğuş bahçesinin duvar dibinde ateş yakılması suretiyle zarar verildiğinin belirtilmesi sebebiyle sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 152/1-a,152/2-a. maddelerinde düzenlenen kamu malına zarar verme suçunu oluşturduğu halde yazılı şekilde hüküm kurulması aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamış; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının, 15.04.2020 gün ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile TCK’nın 53. maddesinde yapılan değişiklikle birlikte infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükümlerin kısmen istem gibi ONANMASINA, II-Sanıklar ...,... ve ... hakkında kamu malına zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz taleplerinin incelenmesinde; Dosyada mevcut hasar tespit tutanağına göre koğuş bahçesinin duvar dibinde ateş yakılması suretiyle zarar verildiğinin belirtilmesi sebebiyle sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCK'nın 152/1-a,152/2-a. maddelerinde düzenlenen kamu malına zarar verme suçunu oluşturduğu halde yazılı şekilde hüküm kurulması ve sanık ...’ın adli sicil kaydında yer alan Düzce 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 29/05/2012 tarihli ve 2011/335 E., 2012/232 K. sayılı ilamında 5237 sayılı TCK'nın 58. maddesinin uygulanmış olması nedeniyle sanığın ikinci kez mükerrir sayılması gerekirken mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi aleyhe temyiz bulunmadığından bozma sebebi yapılmamış; 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının, 15.04.2020 gün ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile TCK’nın 53. maddesinde yapılan değişiklikle birlikte infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak; 1-Sanık ... hakkında tekerrüre esas alınan İzmir 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 02/12/2009 tarih ve 2009/170 E. 2009/282 K. sayılı, 27/01/2011 tarihinde kesinleşen mahkumiyet kararına konu suçu işlediği sırada 18 yaşından küçük olması nedeniyle, TCK'nın 58/5. maddesi uyarınca tekerrüre esas alınamayacağı ve yine adli sicil kaydında başkaca tekerrüre esas nitelikte sabıkasının bulunmaması nedeniyle sanık hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi, 2-Sanık ...’in adli sicil kaydına göre, İzmir 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 25/07/2007 tarihli ve 2007/57 E., 2007/316 K. sayılı ilamına konu yağma suçundan verilmiş 11 yıl hapis cezasının daha ağır olması sebebiyle tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/03/2009 tarihli ve 2008/243 E., 2009/167 K. sayılı suçtan mahkumiyet kararı bulunan ilamın tekerrüre esas alınması, 3-Sanık ... hakkında hüküm kurulurken, tekerrüre esas alınan ilamın esas ve karar numarasının yanlış gösterilmesi 4-5275 sayılı Kanun'un 108/2. maddesi gözetilerek sanığa ait adli sicil kaydında yazılı olan en ağır cezayı içeren Düzce 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 29/05/2012 tarihli ve 2011/335 E., 2012/232 K sayılı 23/10/2013 tarihinde kesinleşenTCK’nın 149/1-c maddesi gereğince hükmolunan 6 yıl 8 ay hapis cezasının tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden, 10/02/2017 tarihli ek karar ile uzlaşma nedeniyle düşürülmesine karar verilmiş olan Milas 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilmiş 05/04/2007 tarihli ilamına konu 1 yıl 6 ay hapis cezasının tekerrüre esas alınması, Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve ...’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak,sanık ... hakkında TCK'nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün hüküm fıkrasından çıkartılmasına;sanıklar ... ve ... hakkında tekerrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin çıkarılarak yerine sanık ... hakkında İzmir 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 25/07/2007 tarihli ve 2007/57 E., 2007/316 K. sayılı ilamına konu yağma suçundan verilip 22/10/2008 tarihinde kesinleşen,11 yıl hapis cezasının tekerrüre esas alınmasına, ancak aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK'nın 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkı korunarak, 5275 sayılı Kanun'un 108/2. maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek miktarın İzmir 16. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/03/2009 tarihli ve 2008/243 E., 2009/167 K. sayılı ilamındaki ceza süresine göre belirlenmesine;sanık ... hakkında ise “ Düzce 1.Ağır Ceza Mahkemesinin 29/05/2012 tarihli ve 2011/335 E., 2012/232 K sayılı ilamı ile yağma suçundan verilen 6 yıl 8 ay hapis cezasının tekerrüre esas alınmasına ancak aleyhe temyiz bulunmaması nedeniyle 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkı korunarak, 5275 sayılı Kanun’un 108/2. maddesi gereğince mükerrir olan sanık hakkında koşullu salıverme süresine eklenecek sürenin Milas 1.Asliye Ceza Mahkemesince verilmiş 05/04/2007 tarihli ve 2007/106 E., 2007/173 K. sayılı ilamındaki ceza süresine göre belirlenmesine,” karar verilmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. T.C YARGITAY 6. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 24724 Karar: 2021 / 20143 Karar Tarihi: 22.12.2021 T.C YARGITAY 6.Ceza Dairesi Esas: 2021/ 24724 Karar: 2021 / 20143 Karar Tarihi: 22.12.2021 YARGITAY KARAR Samandağ Cumhuriyet Başsavcılığının 28/02/2014 gün ve 2014/152 Esas sayılı iddianamesi ile sanıklar ... ve ... hakkında "Tehdit, Hakaret, Konut Dokunulmazlığını İhlal Etme ve Kasten Yaralama" suçlarından cezalandırılmaları istemi ile açılan kamu davasında yapılan yargılama neticesinde, Samandağ Asliye Ceza Mahkemesinin 15/12/2014 gün ve 2014/152 Esas, 2015/40 Karar sayılı ilamı ile sanık ... hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık ... hakkında mahkumiyet kararı verildiği, hükmün süresi içinde sanık ... tarafından temyiz edildiği, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 19/09/2017 tarihli tebliğname ile mahkeme hükmünün "ONANMASI" nın talep edildiği, Yüksek Yargıtay 18. Ceza Dairesinin 19/06/2019 gün ve 2017/6082 Esas, 2019/10943 Karar sayılı ilamı ile, "Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede: Sanığa yükletilen konut dokunulmazlığının ihlali eyleminin, suç tarihine göre uzlaşma kapsamında olmayan tehdit (TCK 106/1-1) ve kasten yaralama (TCK 86/2-3-e) suçları ile birlikte gerçekleştirilmesi nedeniyle, CMK'nın 253/3. maddesine göre uzlaşma kapsamında bulunmadığı, yapılan yargılama neticesinde kasten yaralama suçundan beraat ettiği ve hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren, 6763 sayılı Kanun'un 34. maddesi ile değişik CMK'nın 253. maddesi uyarınca temyiz incelemesine konu ve TCK’nın 106/1-1. maddesinde tanımı yapılan tehdit suçunun uzlaşma kapsamına alınması karşısında, soruşturma aşamasında yapılan uzlaşma teklifinin geçersiz olduğu ve TCK’nın 7/2. maddesindeki "suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan Kanun ile sonradan yürürlüğe giren Kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan Kanun uygulanır ve infaz olur" hükmü gözetilerek anılan Kanun'un 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi gereğince yöntemine uygun olarak uzlaşma önerisinde bulunulması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Bozmayı gerektirmiş, sanık ...’nin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, sair hususlar incelenmeksizin, hükümlerin BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, " karar verilmiştir. Bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde; Samandağ Asliye Ceza Mahkemesinin 27/11/2019 gün ve 2019/568 Esas, 2019/862 Karar sayılı ilamı ile sanığın mahkumiyetine karar verildiği, 27/11/2019 tarihinde verilen hükmü o yer Cumhuriyet Savcısının CMUK'nun 310/1. maddesinde düzenlenen 1 aylık yasal süreden sonra 08/04/2020 tarihli dilekçe ile süresinden sonra temyiz etmesi nedeniyle, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 31/05/2021 tarihli tebliğname ile o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin reddine karar verilmesinin talep edildiği, "Sanık hakkında tehdit ve konut dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından kurulan hükümlere yönelik o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazının incelenmesinde, Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 10/11/2021 gün ve 2021/19942 Esas, 2021/17585 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 01/12/2021 tarih ve 4 - 2020/83336 sayılı itiraz istemi ile Ceza muhakemesi sistemimizde hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisna oluşu, hukuk normlarının yorumlanmasında, Anayasanın 36. maddesinde düzenlenen "Hak arama hürriyeti" ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının gözetilmesi gerekliliği, Sözleşmeye ilişkin Ek 7 numaralı Protokolünün "Cezai Konularda Temyiz Hakkı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğuna ilişkin düzenlemeler birlikte dikkate alındığında, kamu davasının asli bir süjesi olan o yer Cumhuriyet Savcısının, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK'nun yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi nedeniyle, somut olayda, 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkanının bulunmadığı, temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK'nun 310. maddesine göre bir ay olduğu, ayrıca, bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlama tarihinden sonra 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanacağı hâllerde, temyizde sebep gösterme zorunluluğunu da dikkate alan kanun koyucu, 7035 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesinde değişiklik yaparak 05.08.2017 tarihinde ve sonrasında verilen kararlar bakımından temyiz süresini yedi günden on beş güne çıkarmış ise de, 1412 sayılı CMUK'nun temyiz süresine ilişkin hükümlerine de atıf yapma imkanı bulunduğu hâlde bilinçli bir şekilde bu yönde bir düzenlemeye yer verilmediğinin anlaşılması karşısında, incelemeye konu son karar tarihi 27.11.2019 olmakla birlikte bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce dosyanın Yargıtay denetiminden geçmesi nedeniyle o yer Cumhuriyet Savcısının, 27/11/2019 karar tarihinden itibaren 1 aylık süreden sonra gerçekleştirdiği temyiz isteminin süresinden sonra olduğu ve bu nedenle temyiz isteminin reddine karar verilmesi itirazıyla, 1-Yüksek Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 10/11/2021 gün ve 2021/19942 Esas, 2021/17585 Karar sayılı "Onama" kararının kaldırılması, 2-O yer Cumhuriyet Savcısının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nun 310. maddesi uyarınca hükmü karar tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz etmesi gerektiği halde bu süre geçtikten sonra 08/04/2020 tarihinde temyiz ettiğinden, 1412 sayılı CMUK'nun 317 maddesi uyarınca temyiz isteminin "Reddine" karar verilmesi gerektiği, itiraz kabul edilmediği takdirde dosyanın itiraz incelemesi yapılmak üzere Yüksek Ceza Genel Kurulu Başkanlığına gönderilmesi yönünde itiraz talebinde bulunulması üzerine dosya Daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü: Dosyanın incelemesinde; "Sanık hakkında tehdit ve konut dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından kurulan hükümlere yönelik o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazının incelenmesinde, 1412 Sayılı CMUK'nun "Temyiz Talebi ve Süresi" başlıklı 310. maddesi uyarınca; "Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir. Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar. Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet Savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir." 469 sayılı Mehakimi Şer’iyenin İlgasına ve Mehakimin Teşkilatına ait Ahkâmı Muaddil Kanun'un 5/2 ve 825 sayılı Ceza Kanunu’nun Mevkii Mer’iyete Vaz’ına Müteallik Kanun'un 28/2. maddeleri uyarınca, o yer ya da mülhakat asliye(veya savcısız duruşma yapan tek hakimli çocuk) ceza mahkemesi kararlarını görüldü savcısının temyiz süresi ise; tefhimden itibaren 30 gündür. 01.06.2005 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 5271 CMK’nın “Cumhuriyet Başsavcılığına Yapılacak Tebligat” başlıklı 38. maddesi uyarınca; “Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tebligat, tebliği gereken evrakın aslının verilmesi suretiyle olur. Tebliğ ile bir süre işlemeye başlıyorsa verildiği gün, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından evrakın aslına yazılır.” CMK’nın “Kanunyollarına Başvurma Hakkı” başlıklı 260. maddesinin 2. fıkrası uyarınca; “Ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet Savcıları, ağır ceza mahkemesinin -28.06.2014 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 SK ile ‘sulh ve’ ibaresi metinden çıkartılmıştır- asliye ceza mahkemelerinin; bölge adliye mahkemesinde bulunan Cumhuriyet Savcıları, bölge adliye mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilirler.” 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Cumhuriyet Savcısının Görevleri” başlıklı 20. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; “Cumhuriyet Savcısının görevleri şunlardır : 1. "kanunyoluna başvurmak,” Aynı Kanun’un “Kaldırılan Hükümler” başlıklı 54. maddesi uyarınca, 469 sayılı Kanun’un ve 825 sayılı Kanun’un uyuşmazlık konusuyla ilgili 28. maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. CMK’nın “Temyiz İstemi ve Süresi” başlıklı 291. maddesi uyarınca; “(1)Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün -05.08.2017 tarihli RG’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 SK ile "yedi" ibaresi "on beş" olarak değiştirilmiştir- içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime imzalattırılır. (2)Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkında bulunanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.” CMK’nın “Adlî Tatil” başlıklı 331. maddesinin 4. fıkrası uyarınca; “(4)Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.” 05.08.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; “Bu Kanunla, 5271 sayılı Kanunun 291 inci maddesi ile ... temyiz sürelerine ilişkin olarak yapılan değişiklikler, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte ve sonrasında verilen kararlar hakkında uygulanır.” 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8(1). maddesi uyarınca, “Bölge adliye mahkemelerinin, 26.9.2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkileri hakkında Kanunun geçici 2'nci maddesi uyarınca Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye -01.07.2016 tarihli 6723 sayılı Kanundan değişikliği öncesinde fıkra metninde: "Bölge Adliye Mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar" ibâresi mevcuttu- kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322'nci maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326'ncı maddeleri uygulanır.” (Bölge Adliye Mahkemeleri 20.07.2016 tarihinde faaliyete başlamıştır.) 14.04.2011 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanunun 26. maddesiyle 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a eklenen geçici 3. maddede ise; "01.01.2014 -sonradan bu süre de 01.09.2020 tarihine kadar uzatılmıştır- tarihine kadar, asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda Cumhuriyet savcısı bulunmaz ve katılma hususunda Cumhuriyet Savcısının görüşü alınmaz. Ancak, verilen hükümler ile tutuklamaya veya salıverilmeye ilişkin kararlara karşı Cumhuriyet savcısının kanun yoluna başvurabilmesi amacıyla dosya Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilir." denilmektedir. Ayrıca, 5320 sayılı Kanuna, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla eklenen hükümler ile Sulh ceza mahkemeleri kaldırılmış, diğer kanunlarda Sulh ceza mahkemelerine yapılan atfın Asliye ceza mahkemelerine yapılmış sayılacağı belirtilmiştir. Konuyla ilgili mevzuat hükümlerini bu şekilde açıkladıktan sonra süreç içinde ortaya çıkan görüş ve uygulamaları özetleyecek olursak; 1412 sayılı CMUK'a göre, temyiz süresi kural olarak (duruşmalara katılan Cumhuriyet Savcısı da dahil olmak üzere) bir haftadır. Karar sanık veya katılanın yokluğunda verilmişse süre tebliğden itibaren işlemeye başlar. Görüldü savcısının o yer ve mülhakat sulh ceza mahkemelerinin kararlarını temyiz süresi tefhimden itibaren bir ay, asliye ceza mahkemelerinin kararlarını temyiz süresi ise; 30 gündür. 01.06.2005'ten itibaren 5271 sayılı CMK döneminde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı özetle; 469 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmış olduğundan, görüldü savcılarının o yer ya da mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını hangi sürede temyiz edebileceği konusunda yasal boşluk doğmuştur. Bu itibarla görüldü savcılarının, 5320 sayılı Kanun'un 8(1). maddesi uyarınca hâlen yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nun 310/3. maddesinin kıyasen uygulanması suretiyle, o yer veya mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını tefhimden itibaren bir(1) ay içerisinde temyiz edebileceği görüşündedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da, 28.04.2009 günlü, 2009/7-27 esas ve 2009/109 sayılı kararı ile 10.06.2014 günlü, 2013/834 esas ve 2014/321 sayılı ve benzeri kararlarında bu görüşü benimsemiştir. Ancak, duruşmalarda bulunmayan görüldü savcısına, CMUK’nın 310/3. maddesi uyarınca taraflara nazaran daha uzun bir temyiz süresi tanınması fikri uygulamada tam tersine işlediği gibi, “Silahların Eşitliği İlkesi”ne de uygun değildir. Dairemizin görüşüne gelince; Kanunyoluna başvurma hakkı, AİHS, Anayasa ve kanunlarımız ile güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma ile iddia ve savunma haklarının en önemli alt başlıklarından biridir. Bu hak, aynı zamanda erişim hakkı kapsamında da mütalaa edilmektedir. Öte yandan ceza yargılamasına egemen olan en önemli ilkelerden birisi, “Silahların Eşitliği İlkesi”dir. Nihayet ceza yargılamasında kıyas ve yorum mümkündür. Ancak, "İstisnai Kuralların Genişletici Yorumlanmaması İlkesi" de ceza yargılamasına egemen olan ilkelerdendir. Bu itibarla, 1412 sayılı CMUK döneminde temyiz süresi ve başlangıcı konusunda kural olarak; sanık ve katılan bakımından kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir haftadır. Aynı şekilde duruşma savcısı açısından da kararın tebliğinden itibaren bir haftalık temyiz süresi geçerlidir. Buna karşılık duruşmalarda hazır bulunmayan Cumhuriyet Savcılarına tanınan bir(1) aylık veya otuz (30) gün) sürenin ise istisnaî bir düzenleme olduğu göz önüne alınarak yeni dönemde, istisnaî kuralın genişletici bir yorumla kıyasen uygulanamaması gerekir. Dairemize göre, görüldü savcısının o yer ya da mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz etme süresi ve başlangıcı konusunda, 01.06.2005 tarihinden itibaren bugüne kadar yasal bir boşluk yoktur. Kanun koyucu zikredilen hak ve özgürlükler ile “Silahların Eşitliği” ilkesinin gereği olarak, 5271 sayılı CMK ile savcı yani iddia makamı da dahil olmak üzere, temyize hakkı olan herkese, eşit bir temyiz süresi belirlemiştir : 7035 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 05.08.2017 tarihine kadar bu süre bir hafta (yedi gün), bu tarihten itibaren ise; on beş (15) gün ... 469 sayılı Kanun'un 5/2 ve 825 sayılı Kanun'un 28/2. maddelerini kaldırmak suretiyle de; geçici bir süreyle sınırlı olarak uygulanması söz konusu olan 1412 sayılı CMUK dönemine ait kuralın istisnalarının uygulama alanını bilinçli bir şekilde daraltmıştır. Buna göre, 7035 sayılı Kanun değişikliğinden önce taraflar açısından öngörülen temyiz süresi ile görüldü savcısının temyiz süresi aynı olup, 1412 sayılı CMUK m. 310/1 ve 5271 sayılı CMK m. 291'de ifade edilen kavram farklı olsa da bir hafta, yani yedi gündür. Zira, 5235 sayılı Kanun’un 20/1-1 ve CMK’nın 260/2. maddeleri uyarınca yokluklarında verilen asliye ya da tek hakimli çocuk ceza mahkemesi kararlarını o yer ve/veya ağır ceza savcısının, kısaca ifade etmek gerekirse görüldü savcısının temyize hakkı bulunduğunda da kuşku bulunmamaktadır. CMK’nın 38. maddesi 01.06.2005'ten beri yürürlüktedir. Bu maddeye göre süreyi tebliğden başlatmak kaydıyla, istinaf mahkemelerinin faaliyete geçtiği 20.07.2016 tarihine kadar yürürlükte olduğunda kuşku bulunmayan ve temyiz süresinde asıl kuralı belirleyen CMUK'un 310/1. maddesi uyarınca görüldü savcısı açısından da, tıpkı duruşmada hazır bulunan savcı gibi bir haftalık temyiz süresinin geçerli olduğu görüşü, adalete, hakkaniyete ve ceza yargılamasında geçerli olan ilkelere daha uygundur. Bu arada 6545 sayılı Kanun ile sulh mahkemeleri kaldırıldığından Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararları ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın görüşüne göre kıyasen uygulanan 1412 sayılı CMUK'nun 310/3. maddesi de kadük kalmıştır. 20.07.2016 tarihinde istinaf mahkemelerinin faaliyete geçmesiyle birlikte, istinaf savcıları, CMK m. 38 ve 291. hükümleri uyarınca tebliğden itibaren yedi günde, 5320 sayılı Kanun'un belirlediği istisnai hâllerde ise, ilk derece görüldü savcıları da aynı şekilde tebliğden itibaren CMK m. 38 ve CMUK m. 310/1 hükümleri uyarınca bir haftada asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz edebilirler. 05.08.2017 tarihinden sonrası Dairemize göre temyiz süresine gelince; Bilindiği üzere; 05.08.2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanunla değişik 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesi uyarınca, temyiz süresi yedi (7) günden onbeş (15) güne çıkartılmıştır. Buna mukabil, 5320 sayılı Kanun'un 5560 sayılı Kanunla değişik 8. maddesi uyarınca, istinaf mahkemeleri faaliyete geçinceye kadar verilen kararlar hakkında, bu kararlar kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'nun 322. maddesinin 4 ilâ 6 fıkraları hariç, 305 ilâ 326. maddeleri uygulanır. Diğer bir ifadeyle, 20 Temmuz 2016 öncesinde verilen kararlar, bu kararlar kesinleşinceye kadar doğrudan temyize tâbidir. 1412 sayılı CMUK'nun 310/1. maddesi uyarınca, temyiz süresi bir haftadır. Kanun yoluna başvurma hakkı, savunma hakkı ve adil yargılanma hakkı ile erişim hakkının en önemli alt başlıklarından birini oluşturmaktadır. Bu hakkın yaygın ve etkili bir biçimde kullanılabilmesi için herkes tarafından kolayca anlaşılabilecek basit ve yalın yöntemler belirlenmeli ve sürelerin de mümkün olduğunca yeknesak olması görüşü benimsenmelidir. Ceza Muhakemesinde “Derhal yürürlük ilkesi” geçerlidir. 7035 sayılı Kanunla temyiz süresi yedi günden onbeş güne çıkartılmıştır ve sanık lehinedir. Kaldı ki, sonradan yürürlüğe giren kanun önceden yürürlükte olan kanunu zımnen ilga edebilir. Bir kısım kararlar yönünden yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK'nun 310. maddesi 7035 sayılı Kanunla zımnen ilga edilmiştir. Bu düşüncelerden hareketle, 7035 sayılı Kanunla eklenen geçici birinci maddesiyle; 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesinde yapılan değişiklikler, “Bu (7035) Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ve sonrasında verilen kararlara uygulanır.” denilmek suretiyle, doğrudan ya da istinaf sonrası ayırımı yapmaksızın, 7035 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren verilen bütün kararların onbeş(15) günlük yeni temyiz süresine tâbi olduğu açıkça vurgulanmıştır. Özetlenecek olursa; 05.08.2017 ve sonrasında verilen kararlarda, yokluğunda karar verilen “görüldü savcısı”nın o yer veya mülhakat asliye ceza mahkemesi kararlarını temyiz süresi, kararı temyize hakkı olan diğer süjelerle eşit biçimde ve tebliğden itibaren onbeş(15) gündür. Bu açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde, 27.11.2019 tarihinde o yer Cumhuriyet Savcısının yokluğunda verilen karar, 01.04.2020 tarihinde görüldü savcısına tebliğ edilmiş ve o yer Cumhuriyet Savcısı tarafından 08.04.2020 tarihinde temyiz edilmiştir. Dairemize göre; 5271 sayılı CMK'nın 38, 291 ve 331(4) maddeleri uyarınca o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz başvurusu süresinde yapılmış olduğundan, işin esasına girilerek temyiz başvurusunun esastan incelenmesinde hukuka aykırılık görülmemiştir. T.C YARGITAY 1. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 12103 Karar: 2021 / 15220 Karar Tarihi: 22.12.2021 T.C YARGITAY 1.Ceza Dairesi Esas: 2021/ 12103 Karar: 2021 / 15220 Karar Tarihi: 22.12.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇ : Kasten yaralama HÜKÜM : Sanık hakkında kasten yaralama suçundan; 5237 sayılı TCK'nin 86/2, 86/3-a, 62, 53, 58. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası. TÜRK MİLLETİ ADINA Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, 23.05.2019 tarih, 2019/4429 Esas - 2019/11407 Karar sayılı ilamına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 21/10/2021 tarih KD - 2021/120035 sayılı itiraznamesi ile; "İtiraz istemimize konu Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/132 Esas sayılı dosyasında, sanık ... hakkında, üzerine atılı “kardeşe karşı kasten yaralama” eyleminden cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda; Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 08/12/2015 gün ve 2015/132 (E) ve 2015/564 (K) sayılı ilamı ile sanık ... hakkında; kardeşe karşı kasten yaralama suçundan TCK’nin 86/2, 58/3. (seçimlik hak olarak hapis cezası tercih edilerek), 62, 53, 58. maddeler gereğince 5 ay hapis cezası vermiştir. Anılan yerel mahkeme kararının sanık ... ve sanık hakkında şikayetçi olmayan ve katılma talebi de bulunmadığı için sanık lehine temyiz yetkisi bulunmayan mağdur ... tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23.05.2019 gün ve 2019/4429 Esas, 2019/11407 Karar sayılı ilamıyla; "1- Mağdurun sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Mağdurun sanık lehine hükmü temyize yetkisi bulunmadığından ve mahkemece alınan 08/10/2015 tarihli beyanında sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmesi nedeni ile katılan sıfatı bulunmayan mağdurun hükmü temyiz etme hakkı bulunmadığından, mağdur tarafından yapılan temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 2- Sanığın hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas - 2015/85 Karar sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK'nin 53. maddesindeki bazı ibareler iptal edilmiş ise de bu husus infaz aşamasında dikkate alınabileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA," Karar verilmiş olup sanık hakkındaki mahkumiyet kararı 23.05.2019 tarihinde kesinleşmiştir. Hükümlü ..., Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımıza hitaben Salihli T Tipi Ceza İnfaz Kurumundan göndermiş olduğu 20.09.2021 itiraz istemli tarihli dilekçesi ile; Hakkında mahkumiyetine ilişkin kararın verildiği 08/12/2015 tarihli son celsede cezaevinde olduğunu, yokluğunda duruşma yapıldığını, SEGBİS ile bağlanmadığını, son sözünün sorulmadığını, duruşmalardan bağışık tutulmak isteyip istemediği sorulmadan CMK’nin 193 ve 196. maddelerine aykırı olarak karar verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlandığını belirtmiştir. Tüm dosya kapsamından yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; Salihli Cumhuriyet Başsavcılığının 24/03/2015 Tarih, 2015/551 Esas sayılı iddianamesi ile sanık hakkında 5237 sayılı TCK'nin 86/2, 86/3-a, 53/1, 58. maddeleri gereğince kardeşe karşı kasten yaralama suçundan cezalandırılması istemi ile Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/132 Esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası açıldığı, yargılamanın 08/12/2015 tarihinde 3. oturumda sonuçlandığı, sanık ...’in savunmasının 08/10/2015 tarihli, (2) no.lu oturumda alındığı, gerek duruşma tutanağına yansıyan bilgiler ve adli sicil kaydından gerekse UYAP ekranı sorgulama bilgilerinden, sanığın savunmasının alındığı tarihte başka suçtan hükümlü olup denetimli serbestlik müdürlüğü bünyesinde kamu hizmetinde çalıştığı, savunmasının alındığı oturum ve devam eden yargılama sürecinde, sanığın duruşmalardan bağışık tutulması yönünde bir isteminin olmadığı, mahkemece sanık hakkında duruşmalardan bağışık tutulması yönünde verilmiş herhangi bir ara kararının da bulunmadığı, sanığın kardeşi kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına ilişkin kararın yokluğunda verildiği anlaşılmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun; “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” kenar başlıklı 193. maddesinde; “(1) Kanun'un ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir. (2) (Ek: 25/5/2005 - 5353/28 md.) Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.”, “Sanığın mahkemeden uzaklaşması” kenar başlıklı 194. maddesinde; “(1) Mahkemeye gelen sanığın duruşmanın devamı süresince hazır bulunması sağlanır ve savuşmasının önüne geçmek için mahkeme gereken tedbirleri alır. (2) Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.”, “Sanığın yokluğunda duruşma” kenar başlıklı 195. maddesinde; “(1) Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.”, “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” kenar başlıklı 196. maddesinde; “(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir. (2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur. (3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur. (4) (Değişik: 15/08/2017 - KHK - 694/147 md.; Aynen kabul: 01/02/2018 - 7078/142 md.) Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir. (5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir. (6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir.”, “Hukuka kesin aykırılık hâlleri” kenar başlıklı 289/1-h maddesinde; “(1) Temyiz dilekçesi veya beyanında gösterilmiş olmasa da aşağıda yazılı hâllerde hukuka kesin aykırılık var sayılır: ...h) Hüküm için önemli olan hususlarda mahkeme kararı ile savunma hakkının sınırlandırılmış olması.” Hükümlerine yer verilmiştir. Ceza yargılamasının temel ilkelerinden biri "doğrudan doğruyalık - vasıtasızlık"tır. Bu nedenle CMK'nin 193/1. maddesinde "sanık olmaksızın yargılama olmaz" genel kuralına, istisnalarına ise aynı Kanun'un 193/2, 194/2, 195, 196, 200/1 ve 204. maddelerinde yer verilmiştir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, kendisinin de kabulüne bağlı olarak sanık istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Görüntülü ve sesli iletişim tekniği kullanılarak sorgu yapma imkanı yine CMK'nin 196/4. maddesine göre mümkün kılınmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi cezai bir suç ile itham edilen herkesin, kendini savunma, iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme, duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercüman yardımından para ödenmeksizin yararlanması haklarını güvence altına almıştır. Buna bağlı olarak kovuşturma aşamasında; - Genel kural, sanığın duruşmada hazır bulundurulmasıdır. Bu hak ciddi nedenlere dayalı olarak mahkeme kararı ile sınırlandırılabilir. - İlk ve son savunmanın yapıldığı, esasa ilişkin delillerin toplandığı oturumlara sanığın SEGBİS yolu ile katılması veya sanığın duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulması, sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafiinin açık kabulüne dayalı olmalıdır. Yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde; aynı yargı çevresinde Salihli T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olduğu anlaşılan sanık ...’in, yargılama sürecinde duruşmalardan bağışık tutulması yönünde bir isteminin olmadığı, mahkemece sanığın duruşmadan bağışık tutulmak isteyip istemediği sorulmadan ve bu hususta bir karar da alınmadan, hükmün açıklandığı son oturumda hazır bulundurulmadan hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 196 ve 289/1-h maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması, Usul ve yasaya aykırı olduğundan buna ilişkin hükümlü ... tarafından yapılan İTİRAZIN KABULÜNE, Karar verilmesi gerektiği değerlendirilerek itiraz yoluna gidilmesi zorunluluğu doğmuştur. SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle itirazımızın kabulü ile, hükümlü ... hakkında üzerine yüklenen kardeşe karşı kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında, Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/132 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan kovuşturma sürecinde, aynı yargı çevresinde Salihli T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olduğu anlaşılan sanık ...’in, yargılama sürecinde duruşmalardan bağışık tutulması yönünde bir isteminin olmadığı, mahkemece sanığın duruşmadan bağışık tutulmak isteyip istemediği sorulmadan ve bu hususta bir karar da alınmadan, hükmün açıklandığı son oturumda hazır bulundurulmadan hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle, 5271 sayılı CMK'nin 196 ve 289/1-h maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması, Yasaya aykırı olduğundan anılan kararın BOZULMASINA karar verilmesi itirazen arz ve talep olunur." şeklindeki taleplerle CMK'nin 308/1. maddesi uyarınca dosyanın itirazen incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi üzerine yapılan incelemede; Gereği görüşülüp düşünüldü: A) Yerinde görülen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE, B) Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23.05.2019 tarih, 2019/4429 Esas - 2019/11407 Karar sayılı ilamında yer alan "onama" kararının KALDIRILMASINA, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.04.2018 tarihli ve 2014/851 Esas, 2018/144 sayılı kararında da kabul edildiği üzere, aynı yargı çevresindeki Salihli T Tipi Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olarak bulunan ve yapılan sorgusu sırasında duruşmalardan bağışık tutulma talebinde bulunmayan sanığın 08/12/2015 tarihli karar duruşmasında hazır bulundurulmayıp yokluğunda hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK'nin 193. ve 196/1. maddelerine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması, Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi. T.C YARGITAY 1. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 11939 Karar: 2021 / 15212 Karar Tarihi: 22.12.2021 T.C YARGITAY 1.Ceza Dairesi Esas: 2021/ 11939 Karar: 2021 / 15212 Karar Tarihi: 22.12.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Kasten öldürmeye teşebbüs, kasten nitelikli yaralama, kasten yaralama, 6136 sayılı Kanun'a muhalefet HÜKÜMLER : 1) Sanık ... hakkında: a) Mağdur ...'e karşı kasten yaralama suçundan CMK'nin 223/2-e maddesi uyarınca beraat 2) Sanık ... hakkında: a) Müşteki ...'a karşı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan; TCK'nin 81/1, 35, 62, 53, 54, 63. maddeleri uyarınca 12 yıl 6 ay hapis cezası b) Müşteki ...'ye karşı kasten nitelikli yaralama suçundan; TCK'nin 86/1, 86/3-e, 87/2-b-son, 62, 53, 54, 63. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası c) 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan; 6136 sayılı Kanun'un 13/1 ve TCK'nin 62, 53, 54, 63. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 TL adli para cezasına mahkumiyet TÜRK MİLLETİ ADINA Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle evrak okunarak duruşmalı olarak yapılan incelemede; Gereği görüşülüp düşünüldü: 1) Sanık ... hakkında mağdur ...'e karşı kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmü yönünden yapılan incelemede; Mağdur ...'in kovuşturma aşamasında 22.10.2012 tarihli celsede alınan beyanında, sanıktan şikayetçi olmadığını ve kamu davasına katılmak istemediğini beyan etmesi nedeniyle hükmü temyiz hakkının bulunmadığı anlaşılmakla, mağdur vekilinin temyiz isteminin 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 2) Sanık ... hakkında 6136 sayılı Kanun'a muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden yapılan incelemede; Sanığa yüklenen suçun gerektirdiği cezanın türü ve üst haddine göre, suç tarihi olan 01.06.2007 tarihi ile inceleme tarihi arasında, 5237 sayılı TCK'nin 66/1-e, 67/3-4. maddelerinde öngörülen "12 yıllık" olağanüstü zamanaşımı süresinin gerçekleşmiş bulunduğunun anlaşılması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle sanık hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE, 3) Sanık ... hakkında katılan ...'a karşı kasten öldürmeye teşebbüs, katılan ...'ye karşı kasten nitelikli yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri yönünden yapılan incelemede; Cumhuriyet savcısının sadece sanık ... hakkında müşteki ...'ye karşı kasten nitelikli yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmünü sanık aleyhine temyiz ettiği, müşteki ...'a karşı kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükme yönelik aleyhe temyiz isteminin bulunmadığı anlaşılmakla yapılan incelemede; Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın üzerine atılı suçların sübutu kabul, müşteki ...'a karşı işlenen suç yönünden oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliğini tayin, takdiri indirim sebeplerinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, sanığın savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilip reddedilmiş, kurulan hükümlerde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık ... müdafiinin temyiz dilekçesinde ve duruşmada ileri sürdüğü; eksik incelemeye, yetersiz gerekçeye, raporların yeterli olmadığına, sanığın öldürme kastı bulunmadığına, suç vasıflarına, 87/2-b'nin uygulanmaması, haksız tahrik indiriminin uygulanması gerektiğine vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen diğer temyiz sebeplerinin reddine, ancak; a) Sanık hakkında müşteki ...'ı kasten öldürmeye teşebbüs suçu yönünden; müştekide tek ateşli silah isabetinin bulunması ve meydana gelen yaralanmasının niteliğine göre, teşebbüs nedeniyle "9 yıldan 15 yıla" kadar hapis cezası öngören TCK'nin 35. maddesi gereğince yapılan uygulama sırasında, alt ve üst sınırlar arasında üst sınıra yakın bir ceza tayini yerine yazılı şekilde üst sınırdan uygulama yapılması suretiyle fazla ceza tayini, b) Sanık hakkında müşteki ...'ye karşı eylemi yönünden; suçta kullanılan silahın elverişliliği, müştekinin birden fazla ateşli silah isabeti sonucunda, sağ fibula diafiz parçalı kırığı, sağ dizaltı popliteal arter ve sağ popliteal ven lezyonlarına, sağ alt ekstremitede fonksiyonel kayba neden olan ateşi silah yaralanması nedeniyle yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, hayat fonksiyonlarını orta (2.) derecede etkileyen kemik kırığına ve organlarından birinin işlevinin yitirilmesine neden olacak şekilde yaralanması, sanığın müşteki ...'ye ateş ettiği sırada diğer müşteki ...'ın müdahalesi sonucu ...'yi bırakıp ...'a yönelmesi nedeniyle eylemine kendiliğinden son vermediği, her iki müştekinin de yaralanmaları nedeniyle yere düştükten sonra olay yerinden ayrıldığı, müştekiler ... ve ...'nin baba - oğul olup kavganın aynı sebebe dayanması nedeniyle kastın da bölünemeyeceği birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleme bağlı olarak ortaya çıkan kastının öldürmeye yönelik olduğu ve sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüs suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, suçun niteliğinde hataya düşülerek kasten nitelikli yaralama suçundan hüküm kurulması, c) Sanık hakkında müşteki ...'ye karşı eylemi yönünden aleyhe temyiz bulunduğu da dikkate alınarak, sanığın adli sicil kaydına konu tekerrüre esas olabilecek ilamları, denetime imkan verecek şekilde, kesinleşme ve infaz tarihlerini de gösterir şekilde getirtilip, sanık hakkında bu hüküm yönünden TCK'nin 58. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, d) Müştekiler ... ve ...'ın kovuşturma aşamasında Bakırköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.09.2007 tarihli celsesinde sanık hakkında şikayetçi olmadıklarını beyan etmeleri nedeniyle usulüne uygun şekilde katılan sıfatını almayan müştekiler lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi, Kabul ve uygulamaya göre de; e) Müşteki ... hakkında düzenlenen adli rapora göre; sanığın eylemi nedeniyle müştekinin, yaşamını tehlikeye sokan bir duruma, hayat fonksiyonlarını orta (2.) derecede etkileyen kemik kırığına ve organlarından birinin işlevinin yitirilmesine neden olacak şekilde yaralandığı olayda, birden fazla nitelikli halin ihlali ile atılı suçu işleyen sanık hakkında, meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK'nin 61. maddesi gereğince temel cezaya hükmedilirken, TCK'nin 3. maddesindeki cezada orantılılık ilkesi de gözetilerek, sonuca etkili ve hakkaniyete uygun şekilde alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi, f) Müşteki ...'ye yönelik eylemi nedeniyle hüküm kurulurken, TCK'nin 87/2-b maddesi gereğince iki kat artırım yapılarak "3 yıl 18 ay" hapis cezasına hükmedilmesi gerekirken bir kat artırım uygulanarak "2 yıl 12 ay" hapis cezasına hükmedilmesi, g) Müşteki ...'ye yönelik eylemi yönünden, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 25.04.2017 gün, 2015/1167 Esas - 2017/247 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığa ek savunma hakkı tanınmadan, iddianamede ve esas hakkında mütalaada gösterilmeyen 5237 sayılı TCK'nin 87/2-son maddesinin uygulanması suretiyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (Pelissier ve Sassi/Fransa, No: 25444/94, P. 67, Sadak ve diğerleri/Türkiye No: 29900/96, 29901/96, 29902/96, 29903/96, 17.07.2001) kararlarında belirtildiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesine, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesine ve CMK'nin 226. maddesine aykırı davranılması, Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin ve Cumhuriyet savcısının temyiz sebepleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerle 6723 sayılı Kanun'un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 22.12.2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.