T.C YARGITAY 9. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 1791 Karar: 2021 / 9530 Karar Tarihi: 01.12.2021 T.C YARGITAY 9.Ceza Dairesi Esas: 2021/ 1791 Karar: 2021 / 9530 Karar Tarihi: 01.12.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi SUÇ : Nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma HÜKÜM : Cinsel saldırı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkumiyet İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle başvurunun muhtevası ve inceleme tarihine kadar getirilen kanuni düzenlemeler nazara alınarak dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü: Hükümlerden sonra 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi ile ilgili olarak 24.11.2015 tarihli, 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamıyla verilen iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür. Muhakeme safahatını yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, iddia ve savunma ile tüm delillerin eksiksiz olarak kararda gösterildiği, hükmedilen cezaların nevi ve miktarları itibarıyla kanuni sınırlar içinde tayin edildiği anlaşıldığından, sanık müdafisinin yerinde görülmeyen temyiz talebinin reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 01.12.2021 tarihinde üye ...'un karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi. KARŞI OY Sanık daha önceden mağdureye arkadaşlık teklif etmiş ancak kabul edilmemiştir. Olay günü bunu konuşmak için evine çağırmıştır. Mağdureyi zorla evde tutup tişörtünü kaldırarak göğüslerini avuçlamış ve dudağından öpmüştür. Mahkeme sanığı mağdureye karşı basit cinsel saldırıda bulunmak suçundan TCK'nun 102/1. maddesinden 2 yıl hapis ve hürriyetten yoksun kılma suçundan TCK'nun 109/2 ve 109/5. maddelerinden 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Cinsel amacını gerçekleştirmek için kişi hürriyetini kısıtlayan failin, suç yolunda ilerleyerek cinsel bir suçu da işlemesi halinde, cinsel amaçla suç işlediği gerekçesiyle kişi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen cezanın artırılması çoğunluk ile ihtilaf konusunu oluşturmaktadır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda “cinsel amaç” TCK'nun 109/5. fıkrasında nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılan faile, TCK'nun 109. maddesinin birinci veya ikinci fıkrasından verilen temel ceza, üçüncü fıkradaki nitelikli hallerden artırıldıktan sonra bir de ilaveten suç "cinsel amaçla" işlendiği için yarı oranında artırılmaktadır. Cinsel amaçla bir kişiyi hürriyetinden yoksun kılan fail, cinsel amacını da gerçekleştirmişse hem işlediği cinsel saldırı, cinsel istismar veya cinsel taciz suçundan hem de kişi hürriyetini kısıtlama suçundan ayrı ayrı cezalandırılmakta ve failin cinsel amacı nedeniyle kişi hürriyetini kısıtlama suçundan verilen cezadan artırım da yapılmaktadır. Ancak sürdürülen bu uygulama AİHS Ek 7 nolu protokolüne aykırıdır. Türkiye bakımından 01.08.2016 günü yürürlüğe giren Ek 7 Nolu Protokolün 3. maddesine göre "bir kimse işlediği suçtan bir kez cezalandırılabilir." Bir fiilden failin mükerrer cezalandırılması temel insani hakları ihlal eder. Bir fiilden dolayı birden çok cezalandırmayı önlemek maksadıyla TCK'nun 42. maddesinde birleşik suç ve 44. maddesinde fikri içtima düzenlemesine yer verilmiştir. Failin işlediği her bir fiilden bir kez cezalandırılması gerekir. Faile birden çok kez aynı fiilden ceza verilememesi ilkesi, birleşik suç düzenlemesi olarak TCK'nun 42. maddesinde yer almaktadır. Mağduru cinsel bir amacını gerçekleştirmek maksadıyla alıkoyan veya kaçıran fail, işlemeyi kastettiği cinsel suçu işlemişse artık failin işlediği bir cinsel suç ve bir de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmaktadır. Cinsel amaç hürriyeti kısıtlama suçunun ağırlaştırıcı nedeni olduğuna ve fail tarafından cinsel bir suç olarak işlendiğine göre tipik bir birleşik suç zuhur etmektedir. Faildeki cinsel amaç hem bir müstakil cinsel suç sayılıp hem de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı nedeni sayılarak iki kez cezalandırılamaz. Cinsel amaç müstakil suç kabul edilerek cezalandırıldığında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı nedeni olamaz. Mağdurun kişi hürriyetinden yoksun kılındığı sırada failde bulunan cinsel amaç evirilip müstakil suç olarak tezahür ettiğinde aynı sebep bir de cezayı ağırlaştıran hal olarak kabul edilemez. TCK'nun 109/5. fıkrasının kanunda düzenlenmesinin maksadı cinsel suç faillerini mükerrer cezalandırmak değildir. Kişi hürriyetini kısıtlama suçunda faili suça iten cinsel dürtüyü ağır şekilde cezalandırmaktır. Fail mağdura karşı henüz cinsel bir suçu işlememişse cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kıldığı için hakkında TCK'nun 109/5. fıkrası uygulanacaktır. Eğer fail amaçladığı cinsel suçu işlemişse her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılacak ama kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ayrıca cinsel amacı olduğu gerekçesiyle cezasında bir artırım yapılamayacaktır. Bileşik suç oluştuğu kabul edilecektir. Cinsel saldırı veya istismar suçunu işlediği sürece mağduru failin kişi hürriyetinden yoksun kılması halinde her iki suçtan ayrı cezalandırılması uygulamasından vazgeçilmiştir. Cinsel suçun işlendiği süre boyunca mağdurun hürriyetinin kısıtlaması artık diğer suçu işlemek için zorunlu bir tutma kabul edilmektedir. Bu uygulamaya benzer şekilde yorum yapılmalı ve cinsel amaçla kişinin hürriyetini kısıtlayıp sonrada amaçladığı cinsel suç işleyerek amacına erişen failin cezasında artırım yapılarak çifte cezalandırılmasına yol açılmamalıdır. Somut dava konusu olayda sanığın asıl işlediği cinsel saldırı suçundan aldığı cezadan, hukuken cinsel dokunulmazlığa göre daha geride bir nitelik arz eden kişiyi hürriyetinden yoksun kılmadan aldığı ceza daha fazladır. Sanık ihlal ettiği hukuki değerlerle orantılı olarak cezalandırılmalıdır. Tali suçun cezası asıl suçun cezasından fazladır. Bu uygulama, TCK’nun 3/1 fıkrasında yazılı “suç oluşturan fiilin ağırlığı ile cezaların orantılı olması” ilkesini ihlal ettiği için tutarsızdır. Cinsel suçun kişi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte işlendiği hallerde faildeki cinsel amacın hem suç sayılarak hem de kişi hürriyetinden yoksun kılmanın nitelikli hali kabul edilerek cezalandırılmasına dair sürdürülen uygulama, hukukun genel ilkelerine ve temel insani hukuka ve TCK’nun 3/1 fıkrada yazılı orantılılık kuralına aykırı olduğundan sayın çoğunluğun bu konuyla ilgili görüşüne katılmıyorum. T.C YARGITAY 9. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 13376 Karar: 2021 / 9162 Karar Tarihi: 11.11.2021 T.C YARGITAY 9.Ceza Dairesi Esas: 2021/ 13376 Karar: 2021 / 9162 Karar Tarihi: 11.11.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Ceza Dairesi SUÇ : Nitelikli cinsel saldırı, nitelikli yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma HÜKÜM : Sanıkların atılı suçlardan mahkumiyetlerine dair Bodrum Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 21.03.2019 gün ve 2018/108 Esas, 2019/125 Karar sayılı hükümlere yönelik istinaf başvurusunun esastan reddi Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle başvurunun muhtevası nazara alınıp, 5271 sayılı CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren duruşmasız yapılan incelemede dosya tetkik edildi, gereği görüşüldü: Sanıklar haklarında nitelikli cinsel saldırı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları ve sanıklar ... ile ... haklarında ayrıca nitelikli yağma suçlarından kurulan hükmün incelenmesinde; 5271 sayılı CMK'nın 288 ve 294. maddelerinde yer alan düzenlemeler nazara alınıp, aynı Kanunun 289. maddesinde sayılan kesin hukuka aykırılık halleri ile sanıklar müdafilerinin temyiz dilekçelerinde belirttikleri nedenler de gözetilerek yapılan değerlendirmede, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından gerçekleştirilen yargılama neticesinde vaki istinaf başvurusunun esastan reddine dair kurulan hükme yönelik temyiz sebepleri yerinde görülmediğinden, sanıklar müdafilerinin temyiz istemlerinin 5271 sayılı CMK'nın 302/1. madde ve fıkrası gereğince esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, Sanıklar ..., ... ile ... haklarında nitelikli yağma suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince; Sanık ... yönünden yapılan değerlendirmede, Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, ilk derece mahkemesinin soruşturma ile kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdiriyle anılan hükme ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararı nazara alındığında yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Sanık ...'un ifadesinin alınması amacıyla polis merkezi amirliğinde beklediği esnada herhangi bir arama kararı olmaksızın suça konu senetlerin yerini kolluk kuvvetlerine söylemesi üzerine belirtilen yerde senetlerin ele geçtiğinin 14.11.2017 tarihli tutanak içeriğinden anlaşılması karşısında, ilk derece mahkemesince sanık hakkında müsnet suçtan belirlenen temel cezada etkin pişmanlığa ilişkin 5237 Sayılı TCK’nın 168/3. maddesi ile indirim yapılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, Sanıklar ... ile ... açısından yapılan değerlendirmede ise, mağdurun aşamalardaki beyanları, savunma ve tüm dosya kapsamı nazara alındığında, adları geçen sanıkların, olay gecesi personel olarak çalıştıkları bara gelen mağdura karşı iş yeri yetkilileri olan diğer sanıklar ..., ... ve ... tarafından işlenen nitelikli yağma suçuna iştirak ettiklerine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmaması karşısında, ilk derece mahkemesinin sanıklar ... ile ...'la ilgili kabulünde yer alan sübuta ilişkin delillerin dosya içeriğiyle çelişmesi nedeniyle mahkumiyet kararlarının yerinde olmadığı anlaşıldığından, söz konusu hükümlere yönelik istinaf başvurusunun kabulü yerine esastan reddedilmesi, Kanuna aykırı, sanıklar ..., ... ile ... müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 03.10.2019 gün ve 2019/1945 Esas, 2019/36 Karar sayılı vaki istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik hükmünün 5271 sayılı CMK'nın 302/2-4. madde ve fıkrası gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre nitelikli yağma suçundan tutuklu bulunan sanıklar ... ile ...'ın bu suçtan TAHLİYELERİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü bulunmadıkları takdirde derhal salıverilmelerinin temini hususunda en seri vasıtayla mahalline bilgi verilmesi için ilgili yerlere yazı gönderilmesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesine gönderilmesine, 11.11.2021 tarihinde üye ...'un kısmi karşı oyu ve oy çokluğuyla karar verildi. KARŞI OY Bodrum ... Mahallesindeki ... 11.11.2017 günü gece saat 04:00 sıralarında bira içmeye giden mağdurun uyuşturucu hap almak için bir miktar para verdiği işyeri işleticisi ...’in peçete içinde nane şekeri vermesi üzerine konuşmak için yanına gelen mağduru sanık ... ile birlikte zorla ofis olarak kullandıkları yere götürüp döverek ve bıçakla tehdit ederek üç adet senet imzalattıkları, sanık ...’ın da katılmasıyla birlikte soydukları mağdurun anüsüne bira şişesi, rakı bardağı sokmaya çalışıp görüntülerini çektikleri ve en son sanık ...’in sanıklar ... ve ...’dan havuç isteyip anüse zorla soktuğu, sanık ...’in isteği üzerine çıplak mağdurun arkasına geçen sanık ...’ın cinsel organını anüsüne sürterek sanık ...’ın da giysilerini çıkarmadan mağdurun anüsüne cinsel organını sürttüğü, mağdurun annesini cep telefonundan aradıkları olayda sanıkların mağduru zorla bir oda içinde tutarak hürriyetini kısıtlama, cisim veya organ sokarak nitelikli cinsel saldırı ve sanıklar ..., ... ve ...’un da işyerinde gece, silahla, birden fazla kişi ile birlikte senet yağması suçlarını işlediklerinden cezalandırılmalarında; ilk derece mahkemesinin, birden fazla kişinin birlikte işlediği cisim sokarak nitelikli cinsel saldırı suçundan verdiği cezayı bir de zincirleme suç hükümlerinden dolayı artırması ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda cinsel amacı bir de cezayı artırmada kullanması mükerrer cezalandırma yasağını ihlal ettiği için sayın çoğunluk görüşünden farklı düşünüyorum. I-) Birden fazla failin birlikte işlediği cinsel saldırı suçunda zincirleme suçtan cezada artırım yapılması; Cinsel saldırı veya cinsel istismar suçunu birden fazla kişinin birlikte işlemesi halinde faillerden her biri cinsel saldırı veya istismar suçundan ve yine ayrıca birlikte suçu işlemekten cezalandırılıp sonrada birbirlerinin fiiline iştirak ettikleri gerekçesiyle zincirleme suç hükümlerine göre bir daha cezalandırılmaktadır. Bu şekilde sürdürülen uygulama cinsel saldırı veya istismar suçu faillerinin "çifte cezalandırılması"na yol açmaktadır. Birden fazla kişinin birlikte işlediği cinsel saldırı veya istismar suçlarında "zincirleme suç hükümlerinin tatbikini gerektiren şartlar oluşmamaktadır. A-) Zincirleme suçun şartlarının oluşmaması; Cinsel istismar veya saldırı suçları, bazen iştirak iradesi altında birden fazla kişinin önceden verdikleri karar ile işlenmektedir. Birden fazla kişinin suç işlemede işbirliği, mağdurun üzerinde faillere suç işleme kolaylığı sağlamakta ve mağduru faillerin etki altına alması kolaylaşmakta, direnç göstermesini önlemekte, direnç gösterse bile bu mukavemetin aşılması ve suçun işlenmesi kolaylaşmaktadır. Bu nedenlerle kanun, birden fazla kişinin birlikte işlediği cinsel saldırı veya istismar suçunda bu durumu cezada bir artırım nedeni olarak düzenlemiştir. Suçun temel cezası, birden fazla kimsenin birlikte işlediği cinsel saldırı veya istismar suçunda TCK'nun 102/3-d veya 103/3-a fıkrasına göre yarı (1/2) oranında artırım gerektirmesi etkili ve ağır bir sonuç doğurmaktadır. Ancak bununla yetinilmeyerek içtihatla sanıkları daha ağır şekilde cezalandırma sonucu doğuran bir uygulama geliştirilmiştir. Birden fazla kişinin birlikte işlediği cinsel saldırı veya istismar suçlarında faillerin suçunun tek olmadığı, her bir failin suçunun müstakil olduğu, ayrı suçlara faillerin ayrıca iştirak ettiği, her bir fail hakkında kendi işlediği suça ek olarak diğer failin suçuna da iştiraki nedeniyle birden fazla kez suç işlediği kabul edilmektedir. Bu fikir yürütme sonucunda da birlikte cinsel saldırı veya cinsel istismar suçunu işleyen faillerin her biri hakkında ayrıca TCK'nun 43/1. fıkrasından da ceza artırılmaktadır. Bu uygulama hukuken şu gerekçelerle isabetli değildir; 1-) Zincirleme suçtan dolayı faile verilen cezayı en az 1/4 ve en fazla 3/4 oranında artırabilmek için "aynı suçun değişik zamanlarda aynı kişiye karşı birden fazla kez işlenmesi" gerekir. TCK'da zincirleme suç ile ilgili kurallar failin lehine konulmuş hükümlerdir. Gerçekte failin aleyhine sonuç veren ve cezayı ağırlaştıran her hareketin bir neticesi ve suç kabul edilen her neticeye bir ceza verilmesi ilkesine zincirleme suç istisna getirmektedir. Bütün ceza kanunlarında failin lehine cezaların adaletli ve hakkaniyetli verilmesini sağlamak amacıyla düzenlenen bu kurumun failin aleyhine sonuç verecek şekilde yorumlanması ve uygulanması kurumun kanuna konuluş mantığıyla bağdaşmamaktadır. 2-) TCK'nun 43/1. fıkrasında düzenlenen zincirleme suç ancak "farklı zamanlarda işlenen suçlarda" uygulanabilir. Birden fazla kişinin birlikte bir mağdura karşı işlediği cinsel saldırı veya istismar suçunda zaman farkı yoktur. Suça iştirak eden failler, tek bir suç işledikleri halde müstakil suçlar işlemiş gibi muameleye tabi tutulmaktadırlar. Farklı zamanlarda işlemesi halinde uygulanacak artırımın aynı yerde ve zamanda birbirinin peşi sıra faillerin birbirinden destek alarak işledikleri ve hukuki anlamda tek fiil sayılabilecek suçun farklı suçlar gibi ayrıştırılıp daha fazla ceza verilmesi hukuka aykırıdır. 3-) TCK'nun 102-105. maddeleri arasında düzenlenen cinsel dokunulmazlığa karşı suçların cezaları işlenen fiile göre oldukça ağırdır. Yorum ve uygulama kolay ve basit olmalı, cezayı suçla orantısız şekilde daha da artırmamalıdır. Kanunda açıkça cezayı ağırlaştıran bir sebebe yer verilmemişse yorumla aleyhe fiili durumlar yaratılmamalıdır. Birden fazla kişinin birlikte suç işlemesini düzenleyen TCK'nun 102/3-d veya 103/3-a fıkrasının uygulandığı halde faillere ayrıca TCK'nun 43/1. fıkrasından ceza artırımı uygulanmamalıdır. Bu uygulama otomatik ve zorunlu hale getirilerek cinsel suç faillerinin çok ağır şekilde cezalandırılması hukukun genel ilkelerine, suç ile cezanın orantılılığına, insancıl ve insaflı uygulamaya aykırıdır. Zincirleme suçun kanunda düzenlenmesinin mantığı, failin lehine olarak aynı irade altında farklı zamanlarda birden fazla işlenmiş fiilleri toplayarak daha az ceza verilmesini temin etmektir. Fail lehine sonuçlar elde etmek için kanuna eklenmiş bir kurum, amacı dışında bir yerde kullanılarak cezayı artırmaya vasıta yapılmamalıdır. Kanundaki ceza müesseselerinin bu şekilde amaç dışı istismar edilmesi vahim bir yargı hatasıdır. Bu hatalı uygulamanın savunulabilir hukuki tutarlığı yoktur. 4-) Failin işlediği fiilin tekliğinin kabul edilmesi kuraldır. Zincirleme suç, istisna olup asıl uygulama cezada hiç artırım yapılamamasıdır. Aynı mağdura karşı bir suçun birden çok kez işlendiği açık ve kesin ise ancak o zaman zincirleme suçun uygulanması mümkündür. Birden fazla failin birlikte işlediği cinsel saldırı suçunun tekliğinin kabulü asıl ve zorunludur. Suçun iştirak iradesi altında birden çok kişi tarafından birlikte işlenmesi kanunda cezayı artıran bir sebep olarak zaten yer almaktadır. Birden çok failin birlikte işlediği tek bir neticenin iki farklı suç işlenmiş gibi bölünerek zincirleme suç hükümlerinin uygulanması doğal bir gerçekliği ifade etmemektedir. 5-) Zincirleme suçun uygulanabilmesi için "amaçta ve zamanda birlik" kriterine göre "failin kastının yenilenmesi" gerekir. Birlikte suç işleyen faillerin kastı hiç bir şekilde yenilenmemektedir. İştirak iradesi altında hareket eden failler birlikte suçu işlemekte ve tek bir netice ortaya çıkmaktadır. Faillerin kastı ancak aradan belli bir süre geçtikten sonra aynı mağdura karşı yeni bir kast ile cinsel saldırı veya istismarda bulunmaları halinde yenilenmiş olur. Yani aynı mağdura karşı en az iki farklı zamanda birlikte faillerin cinsel suçu işlemeleri halinde yenilenmiş kast olabilir. Kaçırdıkları mağdura aynı zaman dilimi içinde aynı yerde sırayla tecavüz etmekte yenilenmiş bir kast olmayıp faillerden birinin tecavüz sırasında diğerini beklemesi ayrı bir suça iştirak değildir. Failin kastı yenilenmediği için faillerin zincirleme suçtan da sorumlu tutulmamaları gerekir. 6-) Zincirleme suçun oluşabilmesi için gereken "değişik zaman" kavramı içtihatla açıklığa kavuşturulmalıdır. Cinsel istismar veya cinsel saldırı suçlarında değişik zamanın kabul edilebilmesi için "en kısa ile en uzun sürenin" ne olduğu belirli olmalıdır. Uygulamada birlikte aynı kişiye tecavüz eden iki kişinin fiili değişik zamanda gerçekleşmiş kabul edilip zincirleme suç hükmü uygulanmakta ve failler ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Buna karşılık bir kimsenin yıllarca aynı kişiye yüzlerce tecavüzü de değişik zaman denilerek tek suç üzerinden zincirleme suç işlendiği gerekçesiyle artırılmaktadır. Sonuçta birlikte suç işleyen kişilerin her birine aynı kişiye yüzlerce kere suç işleyen failden çok daha ağır bir ceza verilmektedir. Mesela mağdura beş veya on yıllık bir sürede birkaç günde bir tecavüz eden kişinin cezası daha hafif kalırken birlikte iki kişinin bir kez işlediği tecavüz daha ağır şekilde cezalandırılmaktadır. Bu uygulamanın hukuki ve mantıki tutarlığı yoktur. TCK'nun 43/1. fıkrasında zincirleme suçun oluşması için gereken değişik zaman kavramı vuzuha kavuşturulmalıdır. Kanunun diğer maddelerinde yazılı başka hiç bir suçta zincirleme suç bu kadar kısa aralıkta işlenmiş kabul edilememektedir. 7-) Failin mağdura karşı işlediği fiil "kesintiye uğramışsa ve bir süre sonra aynı fail tarafından aynı mağdura karşı aynı suç yeniden işlenirse" zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır. Birden fazla kişinin bir mağdura karşı iştirak iradesi altında işlediği cinsel saldırı veya istismar suçunda dış dünyaya yansıyan hiç bir fiili kesinti olmayıp faillerin her birinin işlediği suçlar tek bir cinsel suçun parçalarıdır. Farklı suçlar ancak mağdurun vücudu üzerindeki failin hakimiyetinin sona ermesi ve ayrı bir kast ile farklı bir zamanda tekrar kurulması halinde mümkündür. Birlikte suç işleyen faillerin mağdurun vücudu üzerindeki hakimiyetleri, hiç bir şekilde sona erip yeniden kurulmadığından zincirleme suçtan bahsedilemez. 8-) Zincirleme suç için gereken "aynı suçun değişik zamanlarda aynı kişiye karşı birden fazla kez işlenmesi şartı" oluşmamıştır. Aynı mağdura karşı işlenmiş ayrı suçlar değil ortada faillerin iştiraken işlediği tek bir suç vardır. Mağdurun vücudu üzerinde işlenen cinsel saldırı veya istismar suçunda fail sayısının birden çok olması kanunda nitelikli hal olarak kabul edilmiştir. İştirak sorumluluğu gereğince her bir fail işlediği fiilin cezasını almaktadır. Faillerin suça iştirak ederek suçun işlenmesini kolaylaştırması kanun tarafından dikkate alınmıştır. Ayrıca zincirleme suçun da oluştuğunu kabule götürecek hiç bir hukuki gerekçe yoktur. 9-) Kanun, tutarlı ve bütünlük içinde yorumlanıp uygulanmalı, kanunun mantıki içyapısına aykırı içtihat oluşturulmamalıdır. Cinsel saldırı veya cinsel istismar suçlarında da TCK'nun genel mantığı ve bütünlüğü korunmalıdır. Özellikli bir hususiyet gerektirmedikçe diğer suç tiplerinde genel hükümlerin uygulanması esasından ayrılarak fail aleyhine uygulamalar geliştirilmemelidir. Birden çok kişi birlikte bir kimseyi yaralar veya öldürürse failin her biri suça katkısına göre yaralama suçundan veya öldürmeden cezalandırılmaktadır. Bu halde ne birden çok kişinin suça iştiraki ne de faillerin her birinin diğerinin fiiline iştirakinden dolayı zincirleme suç uygulanmamaktadır. Yaralama, öldürme, işkence, yağma gibi suçlarda yorumla birden fazla kişinin birbirinin fiiline iştiraki zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirmemektedir. Birden çok kişinin birlikte suçu işlemesi kimi suçlarda (TCK'nun 106/2-c, 109/3-b, 119/1-c, 149/1-c, 188/5, gibi) nitelikli hal olarak kanunda düzenlenmişse de bu suçların hiç birinde birlikte suçu işleyen faillerin suçları ayrı suç sayılarak zincirleme suç hükümleri uygulanmamaktadır. Benzer başka hiç bir suçta uygulanmayan zincirleme suçun yorumla birden fazla kişinin birlikte işlediği cinsel suçlarda müstakar içtihat haline getirilmesi hukuken tutarlı ve mantıklı değildir. B-) Çifte Cezalandırma Yasağına Aykırılık; Birlikte cinsel saldırı veya cinsel istismar suçunu işleyen faillerin her biri hakkında TCK'nun 102/3-d veya 103/3-a fıkrasının uygulandığı halde bir de TCK'nun 43/1. fıkrasına göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp cezalandırılması çifte (mükerrer) cezalandırmaya yol açmaktadır. Kanun birden fazla kişinin birlikte suç işlemesini 102/3-d veya 103/3-a fıkrasında nitelikli hal kabul etmektedir. Suçun temel cezası birden fazla kişi birlikte suç işlemişse yarı oranında artırılmaktadır. Bu düzenlemeye ilaveten yorumla zincirleme suçtan en az 1/4 ve en fazla 3/4 oranında cezada artırım yapmayı gerektiren uygulama tek fiilin birden çok cezalandırılmasına yol açmaktadır. Kanunda açık bir kural olarak düzenlenmiş aynı konu ikinci kez failin aleyhine bir de zincirleme suç sayılarak cezada artırım sebebi oluşturamaz. II-) Cinsel Dürtüyle İşlenen Hürriyetten Yoksun Kılma Suçunda Cinsel Amacın Çifte Cezalandırılması: Cinsel amacını gerçekleştirmek için kişi hürriyetini kısıtlayan failin, cinsel bir suçu da işlemesi halinde, cinsel amaçla suç işlediği gerekçesiyle kişi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen cezanın artırılması tipik bir mükerrer -çifte- cezalandırmadır. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda “cinsel amaç” TCK'nun 109/5. fıkrasında nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Kişiyi hürriyetinden yoksun kılan faile, TCK'nun 109. maddesinin birinci veya ikinci fıkrasından verilen temel ceza, üçüncü fıkradaki nitelikli hallerden artırıldıktan sonra bir de ilaveten suç "cinsel amaçla" işlendiği için yarı oranında artırılmaktadır. Cinsel amaçla bir kişiyi hürriyetinden yoksun kılan fail, cinsel amacını da gerçekleştirmişse hem işlediği cinsel saldırı, cinsel istismar veya cinsel taciz suçundan hem de kişi hürriyetini kısıtlama suçundan ayrı ayrı cezalandırılmakta ve failin cinsel amacı nedeniyle kişi hürriyetini kısıtlama suçundan verilen cezadan artırım da yapılmaktadır. Türkiye bakımından 01.08.2016 günü yürürlüğe giren AİHS Ek 7 Nolu Protokolün 3. maddesine göre "bir kimse işlediği suçtan bir kez cezalandırılabilir". Bir fiilden failin mükerrer cezalandırılması temel insani hakları ihlal eder. Fail, işlediği suç teşkil eden bir fiilden ancak bir kez cezalandırılabilir. Bu genel ilkeyi ihlal etmemek için yani bir fiilden dolayı birden çok cezalandırmayı önlemek maksadıyla TCK'nun 42. maddesinde birleşik suç ve 44. maddesinde fikri içtima düzenlemesine yer verilmiştir. Mağduru cinsel bir amacını gerçekleştirmek maksadıyla alıkoyan veya kaçıran fail, işlemeyi kastettiği cinsel suçu işlemişse artık failin işlediği bir cinsel suç ve bir de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşmaktadır. Cinsel amaç hürriyeti kısıtlama suçunun ağırlaştırıcı nedeni olduğuna ve fail tarafından cinsel bir suç olarak işlendiğine göre tipik bir birleşik suç zuhur etmektedir. Faildeki cinsel amaç hem bir müstakil cinsel suç sayılıp hem de kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı nedeni sayılarak iki kez cezalandırılamaz. Cinsel amaç müstakil suç kabul edilerek cezalandırıldığında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun ağırlaştırıcı nedeni olamaz. Mağdurun kişi hürriyetinden yoksun kılındığı sırada failde bulunan cinsel amaç evirilip müstakil suç olarak tezahür ettiğinde aynı sebep bir de cezayı ağırlaştıran hal olarak kabul edilemez. TCK'nun 109/5. fıkrasının kanunda düzenlenmesinin maksadı cinsel suç faillerini mükerrer cezalandırmak değil, kişi hürriyetini kısıtlama suçunda faili suça iten cinsel dürtüyü etkili bir şekilde cezalandırmaktır. Fail mağdura karşı henüz cinsel bir suçu işlememişse cinsel amaçla kişiyi hürriyetinden yoksun kıldığı için hakkında TCK'nun 109/5. fıkrası uygulanacaktır. Eğer fail amaçladığı cinsel suçu işlemişse her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılacak ama kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda ayrıca cinsel amacı olduğu gerekçesiyle cezasında bir artırım yapılamayacaktır. Bileşik suç oluştuğu kabul edilecektir. Cinsel saldırı veya istismar suçunu işlediği sürece mağduru failin kişi hürriyetinden yoksun kılması halinde her iki suçtan ayrı cezalandırılması uygulamasından vazgeçilmiştir. Cinsel suçun işlendiği süre boyunca mağdurun hürriyetinin kısıtlaması artık diğer suçu işlemek için zorunlu bir tutma kabul edilmektedir. Bu uygulamaya benzer şekilde yorum yapılmalı ve cinsel amaçla kişinin hürriyetini kısıtlayıp sonrada amaçladığı cinsel suç işleyerek amacına erişen failin cezasında artırım yapılarak çifte cezalandırılmasına yol açılmamalıdır. Cinsel suçun kişi hürriyetinden yoksun kılma suçu ile birlikte işlendiği hallerde faildeki cinsel amacın hem suç sayılarak hem de kişi hürriyetinden yoksun kılmanın nitelikli hali kabul edilerek cezalandırılmasına dair sürdürülen uygulama, hukukun genel ilkelerine ve temel insani hukuka aykırı olduğundan sayın çoğunluğun bu konulardaki görüşüne katılmıyorum. T.C YARGITAY 4. Ceza Dairesi Esas: 2019 / 6029 Karar: 2021 / 26758 Karar Tarihi: 09.11.2021 T.C YARGITAY 4.Ceza Dairesi Esas: 2019/ 6029 Karar: 2021 / 26758 Karar Tarihi: 09.11.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi SUÇLAR : Cinsel Taciz, tehdit, hakaret HÜKÜMLER : Mahkumiyet KARAR Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; 1)Sanığa yükletilen müşteki ...'e yönelik cinsel taciz eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, Sanık hakkında cinsel taciz suçundan kurulan cezanın TCK'nın 105/2-d. maddesi ile artırılması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle eksik ceza tayin edilmişse de, aleyhe temyiz olmadığından bu hususta bozma yapılamayacağı, Anlaşıldığından sanık ...'ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 2)Sanık hakkında ...'a yönelik hakaret ve tehdit suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyizine gelince,başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak; a)Suç tarihi itibariyle, TCK’nın 106/1. maddesinin ilk cümlesinde düzenlenen tehdit suçuyla birlikte işlenen hakaret suçu uzlaşma kapsamında olmadığından, yapılan uzlaşma işlemleri bu nedenle de geçersiz olup, hükümden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun ile değişik CMK’nın 253/1. madde hükmü uyarınca, anılan tehdit suçu uzlaşma kapsamına alındığından, somut olayda CMK’nın 253/3. maddesinin ikinci cümlesinin uygulanma imkanının ortadan kalktığı ve dolayısıyla 6763 sayılı Kanunun 35. maddesiyle değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca hakaret ve tehdit suçlarından usulünce uzlaştırma işlemleri yerine getirilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu, b)2-a numaralı bozma nedenine göre uzlaşmanın sağlanamaması halinde ise; 17/10/2019 gün ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesiyle değişik CMK'nın 251. maddesinde Basit Yargılama Usulü düzenlenmiş olup, bu düzenlemenin uygulanmasıyla ilgili olarak, CMK'ya 7188 sayılı Kanunla eklenen geçici 5. maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde yer alan “hükme bağlanmış” ibaresinin, Anayasa Mahkemesinin 14/01/2021 tarihli ve 2020/81 esas, 2021/4 sayılı kararıyla "basit yargılama usulü" yönünden Anayasa'nın 38. maddesine aykırı görülerek iptaline karar verilmesi karşısında, temyiz incelemesi yapılan ve CMK'nın 251/1. maddesi kapsamına giren suçlar yönünden; Anayasa'nın 38. maddesi ile 5237 sayılı TCK'nın 7 ve CMK'nın 251 vd. maddeleri gereğince yeniden değerlendirme yapılması zorunluluğu, Bozmayı gerektirdiğinden, sanık ...'ın temyiz nedenleri yerinde görülmekle, tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanınbozma öncesi aşamadan başlayıp sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. T.C YARGITAY 5. Ceza Dairesi Esas: 2017 / 6883 Karar: 2021 / 5383 Karar Tarihi: 08.11.2021 T.C YARGITAY 5.Ceza Dairesi Esas: 2017/ 6883 Karar: 2021 / 5383 Karar Tarihi: 08.11.2021 YARGITAY KARARI MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi; CMK'nin 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette tefecilik suçundan zarar gören, yargılama aşamasında katılma talebinde bulunan ancak katılma talebi ile ilgili bir karar verilmeyen Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 13/08/2014 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, sanıklar hakkında tefecilik suçundan açılan kamu davalarına CMK'nin 237/2. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Hazinenin katılma talebinin KABULÜNE, sanıklar ... ve... hakkında açığa imzanın kötüye kullanılması, sanık ... hakkında zincirleme tehdit ve cinsel taciz suçlarından açılan kamu davalarında; katılan sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle anılan suçlara yönelik verilen hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan Hazinenin vekili aracılığıyla vaki temyiz isteminin 5320 sayılı Yasa'nın 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK'un 317. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin katılan Hazine vekilinin tefecilik suçundan verilen kamu davasının zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması ve beraat, katılanlar ... ve ... vekilinin ise ... yönünden açığa imzanın kötüye kullanılması ve tehdit, ... yönünden ise cinsel taciz suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü: Sanıklar ..., ... ve ... hakkında tefecilik, sanık ... hakkında cinsel taciz ve zincirleme tehdit suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde; Sanık ...'ın üzerine atılı zincirleme tehdit ve cinsel taciz suçlarının 5237 sayılı TCK'nin 106/1 ve 105/1. maddelerinde öngörülen cezalarının üst sınırları itibarıyla aynı Kanun'un 66/1-e maddesine göre 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımını kesen son işlem olan 18/04/2011 tarihli sorgu ile inceleme günü arasında bu sürenin gerçekleştiği, ayrıca sanıklar ... ve ...'ın iştirak ettikleri iddia edilen tefecilik eylemlerinin 2000 ile 2003-2004 yılları içerisinde gerçekleşmiş olduğu, yüklenen suçun suç tarihlerinde yürürlükte bulunan 2279 sayılı Kanun'un 17. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla 765 sayılı Kanun'un 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık ilaveli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu, suç ve hüküm tarihleri arasında da bu sürenin gerçekleştiği nazara alınarak kamu davalarının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ile sanık ...'ın üzerine atılı tefecilik eylemlerinin 2000 ile 2003-2004 yıllarına ilişkin olduğu ve 2279 sayılı Kanun'un 17. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla 765 sayılı Kanun'un 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık ilaveli dava zamanaşımı süresine tabi olduğu kabul edilerek kamu davasının zamanaşımı sebebiyle ortadan kaldırılmasına karar verildiği ancak sanığın ...'e 2009 yılında da faiz karşılığı borç para verdiğinin iddia edildiği nazara alındığında hüküm tarihi itibarıyla dava zamanaşımı süresinin henüz gerçekleşmediği, bu nedenle yargılamaya devamla bir karar verilmesi gerektiği nazara alınmadan yazılı şekilde hükümler kurulması, Kanuna aykırı, katılanlar Hazine ile ... ve ... vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık ...'ın üzerine atılı tefecilik, zincirleme tehdit ve cinsel taciz suçları yönünden sorgu tarihi olan 18/04/2011 ile inceleme günü arasında 5237 sayılı TCK'nin suç tarihinde yürürlükte olan 241, 106/1 ve 105/1. maddelerinde öngörülen cezalarının üst sınırları itibarıyla TCK'nin 66/1-e maddesine göre 8 yıllık asli, sanıklar ... ve ...'ın üzerlerine atılı tefecilik eylemlerinin suç tarihinde yürürlükte bulunan 2279 sayılı Kanun'un 17. maddesinde öngörülen cezasının üst sınırı itibarıyla 765 sayılı Kanun'un 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirtilen 7 yıl 6 aylık ilaveli dava zamanaşımı sürelerinin suç ve hüküm tarihleri arasında gerçekleştiği anlaşıldığından ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden tüm sanıklar hakkında bahse konu suçlardan açılan kamu davalarının CMUK'un 322 ve 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı sebebiyle ayrı ayrı DÜŞMESİNE, Sanıklar ... ve ... hakkında açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, Ancak; Kamu davalarının şikayetin süresinde yapılmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK'nin 223/8. maddesi uyarınca düşmesi yerine düşürülmesine karar verilmesi, Kanuna aykırı, katılan ... vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK'un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu cihet yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun'un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkrasının B ve F bentlerinde yer alan "düşürülmesine" ibaresinin "düşmesine" şeklinde değiştirilmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA 08/11/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi. T.C YARGITAY 4. Ceza Dairesi Esas: 2021 / 30181 Karar: 2021 / 25812 Karar Tarihi: 01.11.2021 T.C YARGITAY 4.Ceza Dairesi Esas: 2021/ 30181 Karar: 2021 / 25812 Karar Tarihi: 01.11.2021 YARGITAY KARARI Hakaret ve cinsel taciz suçlarından sanık ...’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1-4, 105/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.740,00 Türk lirası ve 1.500,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Amasra Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2015 tarihli ve 2014/297 esas, 2015/240 sayılı kararının 08/09/2015 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde 22/12/2017 tarihinde işlediği kasıtlı suçtan mahkum olduğunun ihbar edilmesi üzerine hakkındaki hükmün açıklanmasına ve 5237 sayılı Kanunu’nun 125/1-4, 105/1, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 1.740,00 Türk lirası ve 1.500,00 Türk lirası adlî para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Amasra Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2019 tarihli ve 2018/311 esas, 2019/369 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/04/2021 gün ve 2021/39493 sayılı istem yazısıyla dava dosyaları Daireye gönderilmekle incelendi: İstem yazısında “Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 14. Ceza Dairesinin 10/12/2020 tarihli ve 2020/172 esas, 2020/5795 karar sayılı ilamında yer alan, "Sanığın olay günü parkta kardeşi tanık Rümeysa ile yürümekte olan katılana yönelik sarfettiği "kaşar, benimle çık, sana 100 TL vereyim beni rahatlat, sen kaşarsın" şeklindeki sözlerin 5237 sayılı TCK'nın 44. maddesinde yer alan fikri içtima düzenlemesi de nazara alındığında aynı Kanunun 105/1. maddesinde düzenlenen cinsel taciz suçunu oluşturduğu gözetilerek sadece bu suçtan hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hakaret ve cinsel taciz suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet kararları verilmesi " şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, Dosya kapsamına göre, olay tarihinde katılan Ceren Ağrelim'in, arkadaşı ile tartışmakta olan sanığın yanına gelerek "hayırdır, sorun ne" diye sorması üzerine, sanığın katılan Ceren'e hitaben sarfettiği kabul edilen "gel ben seni bir s.keyim, ne olduğunu anlarsın" şeklindeki sözler nedeniyle, sanık hakkında hakaret ve cinsel taciz suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet kararı verilmiş ise de; sanığın bahse konu ifadelerine ilişkin hakaret ve cinsel taciz suçlarının birlikte oluşması nedeniyle, 5237 sayılı Kanun'un 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı gereğince bir fiil ile birden farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren sanığın bunlardan en ağır cezayı gerektiren ve meydana gelen suçların en ağırı olan cinsel taciz suçundan cezalandırılması ile yetinilmesi gerektiği gözetilmeden, ayrıca hakaret suçundan da hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. ” denilmektedir. Hukuksal Değerlendirme; 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 125- "(1) Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden (...) (1) veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir. (2) Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. (3) Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. (4) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. (5) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/15 md.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır. " şeklindedir. Madde gerekçesinde; “Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır” biçiminde açıklama yapılmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 105- "(1) Bir kimseyi cinsel amaçlı olarak taciz eden kişi hakkında, mağdurun şikayeti üzerine, üç aydan iki yıla kadar hapis cezasına veya adlî para cezasına fiilin çocuğa karşı işlenmesi hâlinde altı aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.(1) (2) (Değişik: 18/6/2014-6545/61 md.) Suçun; a) Kamu görevinin veya hizmet ilişkisinin ya da aile içi ilişkinin sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, b) Vasi, eğitici, öğretici, bakıcı, koruyucu aile veya sağlık hizmeti veren ya da koruma, bakım veya gözetim yükümlülüğü bulunan kişiler tarafından, c) Aynı işyerinde çalışmanın sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, d) Posta veya elektronik haberleşme araçlarının sağladığı kolaylıktan faydalanmak suretiyle, e) Teşhir suretiyle, işlenmesi hâlinde yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu fiil nedeniyle mağdur; işi bırakmak, okuldan veya ailesinden ayrılmak zorunda kalmış ise verilecek ceza bir yıldan az olamaz. " şeklindedir. Cinsel taciz, maddenin gerekçesinde kişinin vücut dokunulmazlığının ihlali niteliği taşımayan cinsel yönden, ahlak temizliğine aykırı olarak mağdurun cinsel davranışlarla rahatsız edilmesi olarak tanımlanmaktadır. İncelenen somut olayda; Olay terihinde katılanın arkadaşı ile tartışmakata olan sanığa "hayırdır sorun ne" diye sorması üzerine sanığın katılan Ceren Ağrelim'e söylediği kabul edilen "gel ben seni bir s...yim ne olduğunu anlarsın " şeklindeki sözlerin TCK'nın 105. maddesinde düzenlene cinsel taciz suçunu oluşturduğu ve bu suçtan sanığın mahkumiyetine karar verildiği anlaşıldığından, hakaret suçundan sanığın beraatine kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyetine karar verilmesi hukuka aykırıdır. Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın kanun yararına bozma istemi doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden a- Hakaret suçundan sanık ... hakkında kurulan Amasra Asliye Ceza Mahkemesinin 28/11/2019 tarihli ve 2018/311 esas, 2019/369 sayılı kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, b- Hükümdeki hukuka aykırılık sanığa verilen cezanın kaldırılmasını gerektirmekle, aynı Kanunun 4-d fıkrası gereğince, aynı sözler nedeniyle cinsel taciz suçundan mahkumiyet kararı verilmesi nedeniyle bu suçtan ayrıca KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, c -Cinsel taciz suçundan kurulan hükmün olduğu gibi bırakılmasına, d-Dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığı'na sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na TEVDİİNE, 01/11 /2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.